21. YÜZYILDA İSLAM EKONOMİSİNİ YENİDEN DÜŞÜNMEK
[ TEORİDE VE PRATİKTE ]
8-9 Aralık 2018
İstanbul - TÜRKİYE
İİnsanoğlunun, teknoloji yönelimli bir iktisadi dönüşüm yaratmasına ve bu dönüşümü kendi yaşam dünyasını sınırlandırmayacak şekilde gerçekleştirmesine imkan verecek bir iktisadi sistem inşa etme arayışları devam etmektedir. Bu anlamda, insanoğlunun devlet-piyasa ve toplum arasındaki ilişkileri istikrarlı ve dengeli bir şekilde yönetmeyi sağlayacak iktisadi modeli kendi insiyatifiyle keşfedememiş olduğu gerçeği, gerek 1929 Büyük Depresyonu ve 1973 Stagflasyon Krizi gerekse süregiden Büyük Resesyonda en somut şekilde karşımıza çıkmaktadır.
İİslam ekonomisi, bir yandan teknoloji yönelimli ve yenilikçi bir iktisadi sistemin tesisini teşvik ederken diğer yandan bu yapının ancak ahlaki değerlere dayalı ve insan yaşamını önceleyen normatif bir akılla inşa edilebileceğini öngörmektedir. İslam ekonomisinin temel kurumları, bütünüyle sosyal eşitlik ve iktisadi ilerlemecilik arasındaki bu dengenin korunmasını amaçlayan bir tamamlayıcılık ilişkisi içerisindedirler.
ÖÖrneğin, mudârabe (kar-zarar ortaklığı), faizsiz finans ve Zekât kurumları arasındaki tamamlayıcılık ilişkisi, spekülatif para talebinin engellenmesini, marjinal yatırım meylinin artırılmasını, atıl tasarrufların sosyalleştirilmesini ve özellikle varlıklı ve yoksul kesimler ile müteşebbisler ve sermaye sahipleri arasındaki gelir dağılımının adil bir şekilde gerçekleştirilmesini hedeflemektedir. Bu tamamlayıcılık ilişkisi bir yandan toplumun iktisadi etkinliği gerçekleştirebilmesi için gerekli olan üretken kapasitesini açığa çıkarırken diğer yandan ise iktisadi etkinlik ile sosyal adalet arasında birbirini besleyen bir dinamizm yaratmakta ve böylece kısa vadeli iktisadi büyüme ile uzun dönemli kalkınma arasında sistemik bir denge kurmaktadır.
BBununla birlikte kabul edilmelidir ki, çağdaş İslam toplumları, İslam ekonomisi kurumlarının birbirini tamamlayan bu dinamizmini uygulamaya aktarmakta sınırlı derecede başarılı olabilmişlerdir. Bu sınırlı başarı, küresel iktisadi sistemin İslam toplumları üzerinde yarattığı baskı veya bu toplumların uygulama aşamasındaki pragmatist eylem tarzları gibi farklı nedenlere atfedilebilir. Ancak, açık olan bu sınırlı başarının İslam ekonomisinin etkin bir şekilde anlaşılmasının önünde önemli bir kısıt haline geldiği gerçeğidir.
BBöylece, ’21. YÜZYILDA İSLAM EKONOMİSİNİ YENİDEN DÜŞÜNMEK’ başlığını taşıyan bu uluslararası sempozyum birbirleriyle ilintili iki temel amacı gerçekleştirmeyi hedeflemektedir. Birincisi, İslam ekonomisinin genelde bütün insanlığın ve özelde İslam toplumlarının yaşadıkları iktisadi ve sosyo-ekonomik krizlerin aşılması için önerdiği klasik ve modern kurumsal stratejilerin tekrar keşfedilmesine bilimsel katkı sağlamaktır. İkincisi ise, İslam ekonomisini, iktisadi aktörlerin etkinlik ve eşitliği bir arada gerçekleştirmeleri için ihtiyaç duydukları normatif aklı sağlayan yegâne iktisadi sistem olarak ön plana çıkarmaktır.
UUluslararası İslam ve Ekonomi Sempozyumu – 10 / Prof. Dr. Sabahattin Zaim Hatırasına, İslam İktisadı alanında gündeme getirilmesinin gereğine inandığı konularda, nitelikli ve saygın bir tartışma platformu oluşturmak amacıyla, İstanbul İktisatçılar Derneği’nin bilimsel bir etkinliği olarak tasarlanmıştır. Uluslararası Sempozyum’da her yıl farklı bir iktisadi veya sosyal sorun ele alınmakta ve tartışılmaktadır. Uluslararası sempozyum aralarında akademisyenler, işadamları, entellektüeller, bürokratlar ve sivil toplum kurumları temsilcileri gibi toplumun geniş kesimlerinden katılım sağlanmaktadır. Sempozyum Türkçe ve İngilizce dillerinde organize edilmektedir ve her iki dilde de tercüme hizmeti sunulmaktadır.